Yazdan Kalma

Bu aralar pek uğrayamadım buralara :) Ama güzel bir şeylerle döndüm. Geçen gün eski fotoğrafları düzenlemek için uğraşırken yazın çektiğim çok güzel fotoğraflar buldum ve onları sizlerle paylaşmak istedim. Bu fotoğrafların geldiği yer bir aile dostlarımızın şeftali bahçesinden. Emekli olduktan sonra emeklilikleri ile aldıklar şeftali bahçesini. Çok da güzel bir ''dam'' inşaa ettiler. Dam dediğim şey eskiden tüm bu bağ bahçe işleri ile uğraşanların bahçelerinin bir kenarına derme çatma inşaa ettikleri ve bahçenin bakımını, ürün hasadını topladıkları zamanlarda konakladıkları ki; bazen geceli gündüzlü bir konaklama da olabiliyordu bu, bir kulübecikten bahsediyorum. Tabii aile dostlarımız gayet modern bir mutfağı olan, tüm yeme içme faaliyetlerimizi kolaylıkla karşılayabileceğimiz bir mutfaktan bahsediyorum, bir odası ve bir veranda diye tabir edebileceğimiz sundurma alanı veee en önemlisi bir tuvaletle çok şirin bir dam yaptılar. Biz de genelde yazları oraya gideriz. Ağaçların dallarından taptaze meyveleri toplar yeriz,




buz gibi tulumba suyundan içeriz, az sonra fotoğraflarını ekleyeceğim

çalı ateşinde güveçte pişmiş kuru fasulyemizi yeriz. Aslında biz oraya sabahın erken saatlerinde gideriz. Çünkü şehir hayatının o toz toprağı gürültüsünden uzakta yepyeni taze birgün geçirerek haftaya yenilenmiş başlayabilmek, toplamamız gereken o kocaman enerjiyi toplayabilmek için erkenden gideriz. Bazen sabah kahvaltısını orada pişirdiğimiz tarhana çorbası ve hemen oradan topladığımız tazecik biberleri

çalı ateşinde közleyip zeytinyağı limonla birlikte sıcacık ekmeğin eşliğinde yeriz, bazen de evden götürdüğümüz malum kahvaltılıkların yanına yine bahçeden topladığımız, kendi elimizle dalından kopardığımız domates, biberin eşliğinde, tulumbadan çektiğimiz suyla demlediğimiz çayla birlikte yaparız. Şimdi size bunları yazarken yarın kalkıp oraya gidesim geldi ne yalan söyleyeyim :) Tabi kahvaltı oldukça uzun ve hoş sohbetli geçer. Daha sonra kahvaltıyı toplar ve kendimizi çıplak ayakla toprağa bırakırız. Vücudumuzdaki tüm elektriği boşaltırken bir yandan da ağaçlarda yukarıda bahsettiğim meyvelerimizi, sebzelerimizi ve hatta zamanı ise otlarımızı toplarız. Bizde eksik sebze varsa yan bahçelerden ödünç alırız. Çünkü orada komşuluk böyledir. Kimse kimseye sormaz. Bilir ki kimin neye ihtiyacı varsa gelir ihtiyacı olanı kadarını alır ve gider. Bizde o gün öğlen ne yiyeceğimize karar veririz ve onlara uygun sebzelerimizi toplarız. Yukarıda ki fotoğraf da da görebileceğiniz gibi tamamen doğaldır sebzeler. (ben arada kaçak yapıp ev için çiçeklerden de toplarım :) )

Kimi zaman çalı ateşinde kuru fasulye pişiririz yanına da şöyle kocaman bir çoban salata, kimi zaman yine çalı ateşinde tenekede tavuk yaparız ki bu babamın spesiyalidir, kimi zaman saç pidesi yaparız ama benim favorim olan çalı ateşinde kızartma her zaman yapılır. (Bir daha sefere tüm bunları fotoğraflamayı ve sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.) Tüm bunları yaparken zaman o kadar çabuk geçerki inanamazsınız. Bir bakmışsınız öğle yemeğini yemiş elinizde türk kahveleriniz koyu bir sohbete dalmışsınız. Kimileri veranda da uyumaya dalmış :) Akşam üzeri de bir kez daha çay demler, o olana kadar da siz ev için olan sebzelerden toplar onları pay edersiniz. Çaylar içildikten sonra eve dönüş başlar. Siz çok yorulmuşsunuzdur ama bir o kadar da mutlusunuzdur. En kısa zamanda bu yazıya yeni fotoğraf ve yazı eklentileriyle devam etmek üzere....

Yorumlar